+90 (312) 123 45 67
mail@posta.com +96 125 554 24 5

Anksiyete Bozukluğu

  1. Anasayfa
  2. Hastalıklar
Service Detail Image Hastalıklar

Anksiyete Nedir?

Anksiyete, en temel duygularımızdan biridir. Korku duygusuna benzer; ancak korku gerçek veya yakın olarak algılanan bir tehlike veya belirsizliğe karşı gelişen bir yanıtken, anksiyetede sıklıkla nedenin bilinmediği, içten gelen, belirsiz bir tehlikeye karşı ya da gelecekteki bir tehlike beklentisine karşı gelişen bir duygudur. Yaşamın sürdürülmesinde oldukça önemlidir; çünkü çevremizdeki olası tehdit ve tehlikeleri farkedip, baş etmemizde rol oynar. Kişi yaşamsal bütünlüğünü bozacağı bir tehlike ile kaşılaştığında, kişiyi gereğini yapmak üzere harekete geçiren psikobiyolojik bir uyarıcıdır. Anksiyetenin ortaya çıkması bir stres tepkisidir ve kişide otonomik olarak ortaya çıkan bir dizi savaşma ve kaçma yanıtlarını başlatır. Bu yanıtlar bir dizi bedensel, fiziksel ve psikolojik tepkilerin ortaya çıkmasına sebep olur.

Ne için yaşadığınızı keşfedince, neden yaşadığınızı anlamaya başlarsınız.

Anksiyete Bozukluğu nedir?

Yukarıda da bahsedildiği gibi anksiyete bir duygu ve hissedilen bir tehdide ya da tehlikeye karşı vücudun doğal bir yanıtıdır. Ancak anksiyete çok şiddetliyse, uzun süre devam ediyorsa, tehlike olmaksızın da birden ortaya çıkıyorsa, kişinin günlük hayattaki işlerini yapmasını engelliyor ve kişiyi aşırı derecede rahatsız ediyorsa, kişide çeşitli davranış değişiklikleri meydana gelmişse bu durum bir bozukluk olarak ele alınmalı ve tedavi edilmelidir.

Anksiyete Bozukluklarında ortak olarak görülen özellikler nelerdir?

Anksiyete bozukluklarında, anksiyeteyi ortaya çıkaran uyaranlar gerçekte olduğundan daha tehlikeli ve tehdit edici olarak algılanır, bu nedenle hissedilen anksiyete olağandan daha şiddetlidir ve daha uzun süre devam eder.
Anksiyete bozukluklarında, kişiler korkulan ya da olması beklenen durum her ne ise bunun en olumsuz sonuçla, bir felaketle sonuçlanacağını ve bu olayların kendilerine büyük zararlar vereceğini düşünürler (felaketleştirme, katastrofize etme)

Service Detail Image 2

Anksiyete bozukluklarında, kişiler korktukları olumsuz sonuçların gerçekleşmesi olasılığını beklenenden çok yüksek görürler.

  • Anksiyete bozukluklarında, kişiler sıklıkla bekledikleri olumsuz sonuçla baş etme becerilerini ve destek kaynaklarını azımsarlar.
  • Anksiyete bozukluklarında, kişiler korktukları olumsuz durumları önlemek için kaçma, kaçınma, güvenlik arama davranışları dediğimiz bir dizi strateji ve davranış değişikliği geliştirirler.
  • Anksiyete bozukluklarında, yukarıda bahsedilen anksiyetenin ortaya çıkardığı doğal biyolojik yanıtlar, bedensel belirtiler tehlike algısının gerçek olduğunu gösteren bir delil gibi algılanır ve bu da anksiyetenin artmasına sebep olur.

Anksiyete Bozuklukları toplumda sık mı görülür?

Yapılan çalışmalar anksiyete bozuklarının yaklaşık olarak her beş kişiden birinde görüldüğünü göstermektedir.

Anksiyete Bozuklukları hangileridir?

PANİK ATAK

Panik Nedir?

Panik kelime anlamı olarak Yunan Tanrısı Pan’dan türetilmiş bir kelimedir. Yunan tanrısı Pan, yarı insan yarı keçi olan, çobanların ve ormanların tanrısıdır. Güldürme amacıyla ormandan geçen insanların karşısına birden çıkarak ya da uyumakta olanları bağırmasıyla uyandırarak korku ve dehşet yaratmıştır. Panik de : Bir kimseyi ya da bir grubu, akılcı bir neden olmaksınız saran dehşet ve bunun yarattığı şaşkınlık, karışıklık, kargaşa olarak tanımlanır.

Panik Atak ve Panik Bozukluk aynı şey midir?

Panik atak ve panik bozukluk bazen birbirinin yerine kullanılsa da aynı şeyler değildir. Kişiler sıklıkla “panik atağım” var derler; ancak panik atak yaşanan bir durumdur. Panik bozukluksa yineleyici ve beklenmedik panik atakların olduğu; buna beklenti anksiyetesi ve kaçınma davranışlarının eşlik ettiği bir hastalıktır. Panik ataklar panik bozukluğuna özgül değildir, panik atak geçiren bir kimseye hemen panik bozukluk tanısı konulmaz. Çoğu anksiyete bozukluğunda ve başka ruhsal bozuklukların seyrinde de panik ataklar sıklıkla görülebilir. Herhangi bir bozukluk olmaksızın da kişiler panik atak geçirmiş olabilirler. Yapılan çalışmalarda toplumda her on kişiden birinin yaşamının bir döneminde en az bir panik atak geçirdiği saptanmıştır. Yineleyici panik atakların toplumdaki sıklığı %7-8’dir. Panik bozukluğu ise bundan daha seyrek olarak görülür.

Panik Atak Nedir?

Kişi yaşamı tehlikeye sokan bir durumla karşılaşıldığında ya da yaşamsal bir tehdit algıladığında bedende korku ve anksiyete anlarında tetiklenen bir dizi reaksiyon gerçekleşir. Panik ataklar kişinin tehlike olarak algıladığı bir anda ortaya çıkabileceği gibi; ortada herhangi bir görülür neden yokken de ortaya çıkabilir. Klinik görünüm kişiden kişiye değişkenlik göstermektedir, herkeste aynı şekilde ortaya çıkmaz. Yaşanan huzursuzluk ve anksiyeteye nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı veya göğüste sıkışma hissi, titreme, terleme, ağız kuruluğu, uyuşma, karıncalanma, baş dönmesi gibi güçlü bedensel duyumlar da eşlik edebilir. Bazı kişilerde idrara çıkma isteği, karında gaz ya da şişkinlik, bağırsak hareketlerinde artış, geğirme görülebilir. Plan yapma, düşünme, karar verme gibi fonksiyonlar geçici olarak azalabilir. Bu güçlü belirtileri yaşayan kişiler panik atağı belirtilerini kalp krizi geçirdiği, felç olacağı, bayılacağı, kontrolünü yitireceği ya da delireceği, çoğu kez de öleceği biçiminde yorumlayabilir. Bu yorumlar ve korkular var olan huzursuzluğu ve kaygıyı arttırmaktadır. Kişi bulunulan ortamdan çıkmak, uzaklaşmak ya da kaçmak için yoğun bir istek duyar.

Panik Atak ne kadar sürer?

Panik atağı hızla ortaya çıkar, başlangıcından sonraki 2-10 dakika içinde belirtilerin en yoğun olduğu seviyeye ulaşır ve çoğunlukla 10-30 dakika sürer. Çok nadiren saatlerce devam edebilir.

Panik Ataklar gece gelir mi?

Panik ataklar herhangi bir tetikleyici olmadan uykuda iken aniden gelen panik ataklar şeklinde olabilir. Kişi büyük bir korkuyla uyanır ve fizyolojik bir uyarılmışlık hali taşır. Sıklıkla uykuya daldıktan sonraki ilk 1-4 saat içinde ortaya çıkar, ortalama 25-30 dakika sürer. Birçok hasta gece gelen atakların gündüz ataklarından daha şiddetli olduğu ve daha çok belirti içerdiğini söylemektedir. Genelde gecede bir kez olur. Gece gelen panik atakları olan kişiler uyumaktan çekinirler ve uykusuzluk şikayeti yaşamaya başlarlar, hatta gece yerine gündüz uykularını tercih eder hale gelebilirler. Çalışmalar, panik bozukluğu hastalarının %40 ila %70’inde en az bir kez; %20 ila %45’inde düzenli olarak gece gelen panik atakların olduğu bildirilmiştir. Panik bozukluğu dışında Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)’nda da gece gelen panik ataklar görülebilir.

Panik atağına benzer belirtiler oluşturabilen tıbbi durumlar ya da maddeler nelerdir?

Panik atağı ile başvuran hastalarda doktor öncelikle tıbbi bir durumun varlığını araştırmalı; ayrıca hastanın kullandığı tüm ilaçları ya da maddeleri sorgulamalıdır. Aşağıdaki tıbbi durumlar ve maddeler de panik atak benzeri belirtiler oluşturabilir:

  • Alkol kesilme sendromu
  • Madde kesilme sendromu
  • Hiperparatiroidi
  • Hipertiroidi
  • Kardiyak aritmiler
  • Hipotiroidi
  • Kardiyomyopatiler
  • Hipoglisemi
  • Koroner arter hastalığı
  • Menopozal belirtiler
  • Mitral valv prolapsusu
  • Cushing hastalığı
  • Pulmoner emboli
  • Feokromositoma
  • Elektrolit dengesizlikleri
  • Astım
  • Temporal lob epilepsisi
  • Marihuana
  • Gerçek vertigo
  • Kafeinizm
  • Mono sodyum glutamat duyarlılığı
  • Amfetaminler
  • Teofilin
  • Tiroksin
  • İzoproterenol
  • L-Dopa

Panik Bozukluk Nedir?

Panik bozukluk eski dönemlerden bu yana bilinen bir hastalık olmasına rağmen ancak 1980'li yıllarda ayrı bir ruhsal bozukluk olarak tanımlanmıştır. Kişide nefes almada güçlük, çarpıntı, baş dönmesi, titreme ve başka bedensel belirtilerin olduğu, çıldırma veya ölüm korkularının sıklıkla bu belirtilere eşlik ettiği yineleyici ve beklenmedik panik ataklarıyla belirlenen yaygın bir hastalıktır. Panik bozukluğundaki panik atakların ayırt ediciliği, kendiliğinden ve beklenmedik olmalarıdır. Panik ataklar kişiyi bir dahaki panik atağın ne zaman olacağı konusunda yoğun bir endişe içine sokmaktadır; bu duruma “beklenti anksiyetesi” denir. Kişiyi panik atak geçireceği korkusu sarar. Kişide bu panik atakları yaşamamak adına bir takım kaçınma ve kaçma davranışları meydana gelir ve bu davranışlar kişinin işini gücünü yapmasına engel olarak işlevselliğini bozar.

Panik Bozuklukta en sık görülen belirtiler nelerdir?

Panik bozuklukta en sık görülen belirtiler şunlardır:

  • Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma olması
  • Terleme
  • Titreme ya da sarsılma
  • Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma duyumları
  • Soluğun kesilmesi
  • Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi
  • Bulantı ya da karın ağrısı
  • Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma
  • Derealizasyon (gerçek dışılık duyguları) ya da depersonalizasyon (Benliğinden ayrılmış olma)
  • Kontrolünü yitireceği ya da çıldıracağı korkusu
  • Ölüm korkusu
  • Paresteziler (uyuşma ya da karıncalanma duyumları)
  • Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları

Beklenti anksiyetesi nedir?

İlk panik ataktan sonra ya da atakların sıklaşmasıyla kişide tekrar panik atak olacağına dair bir korku gelişmekte, kişiler kaygıyla uyarılmış ve tetikte bir halde diğer atağın ne zaman geleceğini beklemektedir. Yaşanan bu yeni bir panik atağı geçirme beklentisi ve korkusuna beklenti anksiyetesi denir. Beklenti anksiyetesi içindeki hastalar sürekli olarak ne zaman panik atağı yaşayacaklarını kestirmek amacıyla tüm çevresel ve bedensel ipuçlarını değerlendirirler. Kişinin zihni bedeniyle ve bedenden gelen duyumlarla meşguldür.

Anksiyete duyarlılığı nedir?

Anksiyete duyarlılığı, anksiyete belirtilerinden aşırı düzeyde korkmak olarak tanımlanır. Kişinin yapısında bulunan temel bir korkudur. Genetik bir alt yapısı olmakla birlikte çocukluk döneminde karşılaşılan tehdit edici ebeveyn davranışlarıyla ilişkili olabileceği bildirilmiştir. Anksiyete duyarlılığı panik bozukluğa özgül olarak tanımlanmışsa da araştırmalarda yaygın anksiyete bozukluğu, depresyon, obsesif-kompulsif bozukluk ve irritabl barsak sendromu gibi bir dizi hastalıkta da anksiyete duyarlılığı düzeyinin yüksek olabileceği bulunmuştur.

Panik Bozuklukta sıklıkla görülen kaçma ve kaçınma davranışları nelerdir?

Kişiler panik atağı yaşamamak veya kendilerini tehlikeli gördükleri şeylerden korumak için bir dizi güvenlik arama davranışına başvurur. Kişiler anksiyete ya da huzursuzluk yaratabilecek durumlar, yerler ya da olaylardan uzak durma eğilimindedirler. Kaçınma ve güvenlik arama davranışları anksiyeteyi geçici olarak yatıştırıyor gibi görünse de hastalığın sürmesine neden olan tam da bu sorun çözücü olmayan davranışlardır.

Panik Bozukluğun görülme sıklığı nedir?

Panik atakların yaşam boyu görülme oranı %7-10 iken panik bozukluk daha seyrek görülür. Panik bozukluğun yaşam boyu yaygınlığı %2-4 civarındadır. Kadınlarda erkeklerden 2 kat daha fazla olduğu bildirilmişse de bu farkın korku ifadesini ve kaçınma davranışlarını belirleyen kültürel etkenlere bağlı olabileceği bildirilmiştir.

Panik Bozukluk hangi yaşlarda başlar?

Panik bozukluk hemen her yaşta başlayabilirse de ortalama başlangıç yaşı 25 yaş olarak bildirilmiştir. Tedavi için başvuranları çoğu 25-45 yaş arasındadır. Başlangıç yaşı için iki tepe yaş aralığı vardır; biri 15-25 yaş aralığı diğeri de 45-55 yaş aralığıdır. 50 yaşından sonra başlaması genelde ya bir stres ya da bir hastalığın ertesinde olmaktadır.

Panik Bozukluk nasıl bir gidiş gösterir?

Hastalık önce panik ataklarla başlamakta, daha sonra panik ataklara beklenti anksiyetesi ve kaçınma ve güvenlik arama davranışları eklenmektedir. Panik bozukluğu tedavi edilmezse belirtilerde azalmalar ve artmalarla giden genellikle kronik seyirli bir bozukluktur. Panik bozukluk hastalarında ilk yıl içinde kendiliğinden iyileşme oldukça nadirdir. Hastaların ilk yıl içinde izlendikleri bir çalışmada panik atakların %30-80 oranında tekrarladığı saptanmıştır. Hastaların 2-6 yıl süreli izlendiğinde bir çalışmada hastaların ancak 3’te 1’inin panik ataksız bir yaşam sürdükleri, yaklaşık %60’ının tekrar eden ancak ılımlı belirtilerle yaşamını sürdürdükleri gözlenmiştir. Panik ataksız yaşam olasılığı yıllar içinde artar. Yapılan bir çalışmada 15 yıl sonra hala panik bozukluk tanı ölçülerini karşılayan hasta oranının %18 olduğu, çoğu hastanın mesleki, sosyal ve ailesel işlevselliğine geri döndüğü belirtilmiştir.

ÖZGÜL FOBİLER

Fobi Nedir?

Fobi teriminin kökeni mitolojideki Phobos’tur. Phobos panik, korku, dehşet ve bunun sonucu ortaya çıkan bozgunu simgeler. Fobi belirli bir nesneye, eyleme ya da duruma karşı ya da böyle bir durumla karşılaşacak olma olasılığına karşı duyulan yoğun, yineleyen ve aşırı korkuları belirtir. Kişi korkusunu anlamsız ve aşırı olarak tanımlar. Kişi fobik olduğu şeyden kaçınma davranışı sergiler bu da yaşamın olağan akışını bozabilir ya da kişi yoğun anksiyete ya da sıkıntıyla buna katlanır.

Sık izlenen Fobiler nedir?

Yaygın olarak izlenen fobiler aşağıda sıralanmıştır:

  • Uçuş fobisi
  • Karanlık fobisi
  • Telefonu bağlantısını kaybetme fobisi
  • Yükseklik fobisi
  • Hayvan fobisi
  • Okul fobisi
  • Örümcek fobisi
  • Boğulma fobisi
  • Karanlık fobisi
  • Dişçi fobisi
  • Kapalı alan fobisi

Fobi belirtileri nedir?

Özgül fobilerin tanıları korkulan nesneye göre çeşitlenir. Örneğin bir kişinin yükseklik fobisi öne çıkarken diğer bir kişinin köpek fobisi olabilir. Özgül fobiniz ne olursa olsun diğer fobi tanılarıyla ortak belirtiler gözlenebilir. Fobinin nesnesi ile karşılaşıldığında, zihinde hatırlandığında veya sohbet sırasında bahsedildiğinde çok yoğun korku ve kaygı haline rastlanır. Bu korku hali ara sıra ortaya çıkmak yerine nesne ile çoğu karşı karşıya kalma durumunda yaşanır. Aynı zamanda bu korkunun normal yaşamda yaratabileceği gerçek tehlikesine oranla çok daha fazla olması gözlenir. Yoğun korku durumuna genelde bedensel semptomlar eşlik eder. Bunlar soğuk terleme, hızlı kalp çarpıntısı, titreme, hızlı nefes alma, uyuşma, karıncalanma, hissizleşme, bulanık görme ve mide ağrıları olarak sıralanabilir. Bu semptomların aynı anda görülmesi beklenmez ancak günlük varoluşunuzu zorlaştıracak kadar hissedilir. Fobi belirtilerine panik atak da eşlik edebilir ve kişinin korkusu daha da artabilir. Bu yoğun durumlar baş edilmesi epey zorlayıcı olduğundan kişi genelde korku oluşturan fobi nesnesine karşı kaçınma davranışları sergiler.

Fobilerin sebepleri nedir?

Fobilerde karşımıza çıkan ortak sebepler arasında en baskın olanı fobi nesnesi ile bağlantılı olumsuz deneyimlerdir. Kişi erken hayatında bu nesne ile doğrudan çok acı verici ve kaygılandırıcı bir deneyim yaşamış olabilir. Ancak kişi bu durumu yakını yaşarken gözlemlemiş de olabilir veya onun tarafından bilgilendirilmiş de olabilir. Genelde bu deneyimin hemen ardından veya süreç içinde devam eden artan kaygı ve bedensel semptomlar baş gösterir. Diğer bir sebep ise ailede öğrenilen davranışlardır. Ailedeki örnek alınan kişilerin belirli nesnelere karşı fobileri ve ona karşı davranışları çocuklar tarafından tekrarlanabilir. Çocuk ve aile bu durumun farkında olmayabilir. Örneğin bir annenin köpek fobisi varsa ve çocuğu ile sokak yürüyüşlerinde köpeklere aşırı tepki verip çocuğunu köpeğe yaklaştırmazsa çocuk da köpeklere karşı anneden öğrendiği bir korku geliştirebilir. Kişiler ayrıca olaylara karşı verilen tepki ve hassasiyeti açısından farklılık gösterir. Karakteristik farklılıklar özel durumlara karşı kimi kişide fobi oluşturabilirken kimisinde oluşmamasına yol açabilir. Örneğin temkinli ve stres eşiği düşük olan bir kişi birçok riskin olduğu trafik sırasında diğer kişilere göre daha çok korku hissedebilir ve çevresel koşullara da bağlı olarak zaman içinde araba kullanma fobisi geliştirebilir. Korkuların genetik olarak aktarılabileceğini gösteren çalışmalar da mevcuttur ancak çevresel olarak tetiklenmeden genetik fobi aktarımını gösteren çalışmalar yeterli değildir.

Fobiler günlük yaşamı nasıl etkileyebilir?

Fobiye sahip kişilerin günlük hayatı devam ettirmesi zorlayıcı ve endişe dolu olabilir. Örneğin kapalı alan fobisi olan kişilerin iş hayatı ve sıradan eğlenme çabaları çok daha zorlayıcı olabilir. Sürekli açık bir alanda hayatını idame ettirmek çok efor isteyen bir iştir. Köpek fobisi olan bir kişinin caddelerde ve parkta yürümesi çok zorlayıcı olabilir. Bu durumlar sosyal olarak da uyum sağlanması zorlayıcı durumlardır. Çevredeki kişiler bu durumu normal bir korku halinin abartılması veya dramatize edilmesi şeklinde yorumlanabilir. Hatta fobi sahibi kişilerin zorlanması veya küçümsenmesi de söz konusu olabilir. Kişinin kendi hakkında özgüven düşüklüğü ve anlaşılmama hissini yaşaması olasıdır. Tüm bu sebeplerden dolayı fobi durumu küçümsenmemeli ve yetkin bir profesyonelden yardım aranmalıdır.

Fobinin tedavisi nasıl olur?

Tüm anksiyete bozuklukları gibi psikolojik bozukluğun gelişim süreci kişiye göre çeşitlilik göstermektedir ve kişiye özel yaklaşım gerekmektedir. Profesyonel yardımı ile alınabilecek tedavi yöntemleri psikoterapi, ilaç tedavisi ve bu ikisinin uygun şekilde beraber gitmesi ile olur. Maruz bırakma tedavisi fobi alanında popüler yaklaşımlardan biridir. Kişiye korku anında sakin kalabileceği teknikler öğretilir ve aşamalı olarak korku duyulan nesneye karşı alıştırma teknikleri uygulanır. Teknikler ve tedavinin gidişatı kişiye uygun bir hale getirilir. Dikkatli uygulanmazsa kişide korkunun daha kalıcı hale gelmesi de mümkündür, bu sebeple tedavi süreci güvenilir terapistler ile yürütülmelidir. Bilişsel-Davranışçı terapi de yaygın olarak kullanır. Kişinin korku hissedilen durumların gelişim sırasını iyice anlaması beklenir. Genelde davranışlar duygu-düşünce-davranış döngüsü ile tekrarlanır ve patolojik bir hal alır. Kişideki bu bilişsel süreçlerin duruma özgü döngüsü anlanması amaçlanır ve uygun davranışsal aksiyonlarla döngünün zaman içinde değişimi gözlenir. Psikodinamik terapiler de uygulanan terapi yöntemleri arasındadır. Fobi nesnesinin gelişim evreleri keşfedilmeye çalışılır. Kişinin bilinçdışında fark etmediği nesne ilişkileri, savunma mekanizmaları ve travmatik süreçlerin kişilik algısında nasıl roller aldığı ve fobi ile ilişkisi araştırılır. Etmenlerin keşfedilmesi ile kişinin soruna yol açan döngülerde yeni davranışlar geliştirmesi mümkün olacaktır.

AGORAFOBİ

Agorafobi nedir?

Agorafobi kapana kısılma ve çaresizlik hissi yaşanılan alanlardan korkma durumu olarak açıklanabilir. Kişi bu alanlarda panik atak ve yoğun kaygı durumları yaşanma ihtimalinden kaçınır. Bu ihtimalden ötürü kişi bu alanlarda kendini güvensiz ve çaresiz hisseder. Sıklıkla bu korkunun arkasında yoğun anksiyete ve panik ataktan çekinilmesi durumu gözlenmiştir. Toplu taşıma araçlarını kullanmak, uçak yolculuğu yapmak, kapalı yerlerde bulunmak, uzun sıralar beklemek ve kalabalık yerlerde bulunmak bu durumlara örnek olarak verilebilir. Kişi bu korkularından dolayı zamanla tamamen eve kapanabilir.

Agorafobi belirtileri nedir?

Agorafobinin temel belirtisi kişinin kendini güvende hissetmeyeceği ortamlardan kaçınmasıdır. Bunlara örnek olarak;

  • Evden yalnız çıkmamak
  • Uzun sıralar beklememek
  • Sosyal ortamlarda yalnız kalmamak
  • Otobüs, metro, uçak ve tren gibi araçlara binmemek
  • Köprü, yüksek bina ve AVM gibi yerlerden kaçınmak
  • Sinema salonları ve etkinlik alanlarından kaçınmak
  • Asansörden kaçınmak

Agorafobi sebepleri nedir?

Agorafobinin kesin nedeni bilinmemekle birlikte bu durumun gelişme ihtimalini arttıran etkenler sıralanabilir. En öne çıkan faktör kişinin panik atak ve yoğun kaygı durumlarını yaşamasıdır. Panik atak kişiyi çok korkutabilen ve çaresiz hissettiren ciddi bir fizyolojik durumdur. Dolayısıyla bunu deneyimleyen bireyler bu durumun gerçekleşme ihtimali olan yerlerden uzak durabilir veya panik atak gerçekleşirse güvenli olacağı yerlerde olmayı tercih edebilir. Bununla birlikte yaygın anksiyete bozukluğu kişinin strese karşı daha duyarlı olmasından dolayı agorafobiye ihtimal verebilir. Strese karşı hassas olan kişiler panik atak korkusu veya çaresizlik hissine karşı daha korunaklı olmak isteyebilirler. Obsesif kompulsif bozukluk ve depresyon da çaresizlik hissi ile özdeşleşen hastalıklardır. Aynı zamanda bu hastalıklarla mücadele eden kişiler genelde yoğun stres ve kaygı da yaşarlar. Travmatik geçmiş de kişiyi strese karşı hassaslaştırır. Kişiyi farkında olmadığı durumlarda çaresiz hissedip beklenmedik yerde tetiklenebilir.

Agorafobi tedavisi nasıl olur?

Agorafobi için başlıca tedavi yöntemleri psikoterapi, ilaç tedavisi ve bunların kombinasyonudur. Maruz kalma tedavisiyle kişiye sakin kalma teknikleri ve telkinleri öğretilir. Kişinin hastalık seviyesine uygun korku durumlarına maruz bırakılıp beceri geliştirmesi hedeflenir. Bilişsel davranışçı terapiyle kişinin duygu-düşünce-davranış döngüleri incelenerek hastalığı devam ettirici ve besleyici döngüleri keşfedilir. Ardından düşünce ve davranış teknikleriyle daha sağlıklı döngüler oluşturulması hedeflenir. Psikodinamik terapi kişinin bilinçdışında fark etmediği nesne ilişkilenmeleri, savunma mekanizmaları ve travmatik süreçlerin kişilik algısında nasıl roller aldığı ve agorafobi ile ilişkisi araştırılır. Etmenlerin keşfedilmesi ile kişinin soruna yol açan döngülerde yeni davranışlar geliştirmesi mümkün olacaktır. Psikoterapi uygun durumlarda psikiyatrınız tarafından uygun görülen ilaçlarla beraber daha işlevli kılınabilir. İlaç ve terapi sürecinin beraber yürütülmesi için profesyonel ve güvenilir bir yardım almanız çok önemlidir.

SOSYAL ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Sosyal anksiyete bozukluğu nedir?

Sosyal anksiyete bozukluğu sosyal kaygı bozukluğu veya sosyal fobi olarak da bilinir. Sosyal anksiyete bozukluğu basitçe topluluk içinde olmaktan çekinmek değildir. Bunun yanı sıra sosyal bir etkileşim içeren durumlardan yoğun olarak kaçınma ile beraber ilerler. Kişi sosyal durumlardan kaçınmak için hayatını ona göre şekillendirebilir. Mesela yüz yüze yerine online iş seçeneklerini araştırır, kalabalık insanların olduğu yerleri ve durumları tercih etmeyebilir. Ayaküstü eski bir arkadaşla konuşmak gibi basit gözüken bir insan etkileşimi bile epey zorlayıcı ve stresli olabilir ve yürüme yollarını insanla karşılaşmamak üzere düzenleyebilir. Günlük hayatımızda insan etkileşimi bir ihtiyaç ve belli bir seviyede gereklilik olduğundan dolayı sosyal anksiyete bozukluğuna sahip kişilerin hayatı epey zor olabilir. Etrafındaki herkesin onu izlediği, yargıladığı ve eleştirdiği hissine kapılabilirler. Bu sebeple yürümek ve yemek yemek gibi aktiviteleri yaparken bile yoğun rahatsızlık duyulabilir.

Sosyal Anksiyete Bozukluğu belirtileri nelerdir?

Sosyal durumlarda yaşanabilecek yargılanma korkusu çok yoğundur. Kişi günlük hayatını bu yoğun korkudan kaçınmak ve baş etmek üzerine düzenlemektedir. İş yerindeki seçimleri, bulunacağı yerleri, ulaşımını ve kimlerle arkadaş olacağını bu yoğun korku durumuna göre şekillendirebilirler. Yemek yerken boğulma hissi, rezil olacağı hissi yaşarlar. Alay edileceği korkusuyla yüzme, ekip sporları, sanatsal aktivitelerden uzak durabilirler. Eleştirilmekten çok çekinirler; bu eleştirinin sesli ifade edilmesine gerek olmayabilir, etrafındakilerinin düşünce ve mimiklerini eleştiriliyor gibi yorumlayabilirler. Bu sebeple alıngan ve hassas olabilirler. Çabuk sinirlenebilirler. Yoğun utanç duygusu bu bozukluğun temel duygusudur. Anksiyete hali terleme, görmede bozulma, panik atak, susuz kalma, baş dönmesi ve nefes darlığı gibi fizyolojik sıkıntılara yol açabilir. Utanç ve yargılanma korkusu sadece olmuş olan durumlarda açığa çıkmaz; utandırabilecek durumların beklentisi ve ihtimali de yoğun panik haline yol açabilir.

Sosyal Anksiyete Bozukluğunun yol açabileceği sıkıntılar nedir?

Korku halinin bastırılması veya onunla baş etmek için madde ve alkol bağımlılığı oluşabilir; bu da vücudun kimyasal dengesini bozacağından sosyal anksiyete daha da karmaşık ve zor bir hale bürünür. Kişi kendini özgüvensiz hisseder çünkü sosyal ortamlarda kendi potansiyeline ulaşamaz. Akademik ve kariyer olarak istediği başarıyı elde edemeyebilir. İzolasyon ve yalnızlık durumları gelişebilir. Kişi eleştiri ve esprilere aşırı alıngan olabilir. Major depresyon, genel anksiyete bozuklukları, panik atak, madde bağımlılıkları ve intihar düşünceleri ile ilişkilenebilir.

Sosyal Anksiyete Bozukluğunun tedavisi nasıl olur?

Sosyal fobi için başlıca tedavi yöntemleri psikoterapi, ilaç tedavisi ve bunların kombinasyonudur. Maruz kalma tedavisiyle kişiye sakin kalma teknikleri ve telkinleri öğretilir. Kişinin hastalık seviyesine uygun korku durumlarına maruz bırakılıp beceri geliştirmesi hedeflenir. Bilişsel davranışçı terapiyle kişinin duygu-düşünce-davranış döngüleri incelenerek hastalığı devam ettirici ve besleyici döngüleri keşfedilir. Ardından düşünce ve davranış teknikleriyle daha sağlıklı döngüler oluşturulması hedeflenir. Psikodinamik terapi kişinin bilinçdışında fark etmediği nesne ilişkileri, savunma mekanizmaları ve travmatik süreçlerin kişilik algısında nasıl roller aldığı ve sosyal fobi ile ilişkisi araştırılır. Etmenlerin keşfedilmesi ile kişinin soruna yol açan döngülerde yeni davranışlar geliştirmesi mümkün olacaktır. Psikoterapi uygun durumlarda psikiyatrınız tarafından uygun görülen ilaçlarla beraber daha işlevli kılınabilir. İlaç ve terapi sürecinin beraber yürütülmesi için profesyonel ve güvenilir bir yardım almanız çok önemlidir.

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Yaygın anksiyete bozukluğu nedir?

Yaygın anksiyete bozukluğundaki en temel nitelik birçok olay ve aktivite sırasında ortaya çıkan aşırı kaygı ve tedirginlik durumudur. Bu kaygı ve endişe gerçekleşeceği düşünülen olayın gerçek etkisinin yanında oldukça büyük kalmaktadır. Kişi bu kaygı ve endişeyi kontrol etmekte güçlük çeker ve bu esnadaki düşünceleri dikkatini elindeki görevine vermesinde engel olur. Yaygın anksiyete bozukluğuna sahip kişiler sürekli olarak günlük hayat olayları karşısında kaygı hissederler; örneğin muhtemel iş olanakları, sağlık ve ekonomik konular, aile üyelerinin sağlığı, çocuklarıyla alakalı talihsizlikler ya da ev işleri ya da randevulara geç kalma gibi ufak konularda dahi kaygı yaşarlar. Bozukluğun yaşandığı dönem boyunca endişenin yoğunlaştığı konular değişim gösterebilir.

Yaygın anksiyete bozukluğunun belirtileri nedir?

Yaygın anksiyete bozukluğunun belirtileri kişiye ve duruma göre çeşitlilik gösterebilir. Genel belirtileri aşağıdaki gibidir:

  • Durumlar değişebilmekle birlikte günlük hayatın konularına çok endişe duymak. Buna sınav kaygısı, sosyal durumlar, ev işleri, uyku düzeni, küçük para hesapları, tatil ve iş planları ve mükemmeliyetçilik örnek olarak verilebilir.
  • Kişinin yaşadığı endişe verici durumların çözümleri ve yıkıcı etkileri üzerine çok enerji tüketmek.
  • Tüm olası durumları kontrol etmeye çalışmak, en ufak bir belirsizliği tehdit olarak algılamaya sebep olabilir.
  • Kişi bu yoğun stresten dolayı tükenmiş ve aşırı yorgunluk hissedebilir.
  • Strese tepki verme mekanizması aşırı uyarılmaktan işlevi değişeceğinden dolayı küçük durumlardan bile tetiklenebilir ve panik durumuna geçebilir.
  • Uyku problemleri sık bir şekilde görülür. Bu da oluşan komplikasyonları arttırır, uykunun birçok psikobilişsel fonksiyonlarda etkili olduğu bilinen bir gerçektir.
  • Stres ile dikkatin negatif ilişkisinden dolayı konsantrasyon ciddi şekilde etkilenebilir.
  • Kişi devamlı yorgun, bitkin, sinirli, alıngan ve ürkek olabilir.
  • Görünür bir endişe verici durum olmadan bile kişi kendini aşırı stresli ve panik halinde hissedebilir.
  • Görevleri yapmadan önce uzun zaman ve enerji harcayabilir ve göreve başlanmakta çok zorlanılabilir.

Yaygın anksiyete bozukluğunun sebepleri nedir?

Yaygın anksiyete bozukluğunun sebepleri tam olarak bilinmemektedir ancak durumun oluşma ihtimalini artıran etkenler mevcuttur. Kişilik: Karakteri utanmaya ve strese yatkın olan kişiler bu duruma daha yatkındır. Bazı kişiler risk almaya karşı daha hassastır ve risk karşısında daha çok etkilenebilir. Bu özellikler genetik olarak da geçebilir ve karakterimizin de bir parçasıdır. Ailevi öğretiler: Strese karşı tepkimiz ve stresi kontrol etme çabamız ailede de öğrenilebilir. Ebeveyn genel olarak stresli ise ve çocuğunun stresli olmasına tahammül etmiyorsa, çocuk da bu stresten kurtulma ve belirsizliği kontrol etme çabalarını benimseyebilir. Ebeveyn çocuk ilişkisi ve ebeveynin karakteri çocuğunun hayat ile mücadelesinde belirleyici bir rolü vardır. Deneyimler: Deneyimlerimiz ve karakterimiz iç içedir. Travmalar veya korkutucu ve etkili deneyimler bizi bazı durumlara karşı daha hassas ve tedirgin duruma sokabilir. Hangi deneyimlerin nasıl bir özelliğe yol açtığını kesin ve net olarak bilmek imkansızdır. Ancak durumlara verdiğimiz tepkiler ve hissettiğimiz duygular bize stres ve belirsizlikle nasıl baş ettiğimizi gösterir. Bunların yorumlanması için profesyonel destek almak çok yardımcı olacaktır.

Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisi nasıl olur?

Yaygın anksiyete bozukluğu için başlıca tedavi yöntemleri psikoterapi, ilaç tedavisi ve bunların kombinasyonudur. Maruz kalma tedavisiyle kişiye sakin kalma teknikleri ve telkinleri öğretilir. Kişinin hastalık seviyesine uygun korku durumlarına maruz bırakılıp beceri geliştirmesi hedeflenir. Bilişsel davranışçı terapiyle kişinin duygu-düşünce-davranış döngüleri incelenerek hastalığı devam ettirici ve hastalığı oluşturan döngüler keşfedilir. Ardından düşünce ve davranış teknikleriyle daha sağlıklı döngüler oluşturulması hedeflenir. Psikodinamik terapi kişinin bilinçdışında fark etmediği nesne ilişkilenmeleri, savunma mekanizmaları ve travmatik süreçlerin kişilik algısında nasıl roller aldığı ve yaygın anksiyete bozukluğu ile ilişkisi araştırılır. Etmenlerin keşfedilmesi ile kişinin soruna yol açan döngülerde yeni davranışlar geliştirmesi mümkün olacaktır. Psikoterapi uygun durumlarda psikiyatrınız tarafından uygun görülen ilaçlarla beraber daha işlevli kılınabilir. İlaç ve terapi sürecinin beraber yürütülmesi için profesyonel ve güvenilir bir yardım almanız çok önemlidir.

AYRILMA ANKSİYETESİ BOZUKLUĞU

Ayrılma anksiyetesi bozukluğu nedir?

Ayrılma anksiyetesi erken gelişim dönemlerinde sık rastlanan bir olgudur. Çocuğun ebeveynden ayrı kalması neredeyse her çocukta anksiyete yaratır ancak bu durum genelde 3-4 yaşlarında azalır. Önceden ayrılma anksiyetesi sadece çocukluk dönemi için tanımlanmıştır ancak yeni tanı formülasyonuna göre yetişkinlik için de tanımlanmıştır. Okul öncesi dönem ve sonrasında devam eden ayrılık anksiyetesi daha ciddi bir durumdur. Kişinin günlük faaliyetlerini gerçekleştirmede ciddi sıkıntılar doğurabilir. Örneğin arkadaşlar ile vakit geçirmek, okula veya işe gitmede yoğun anksiyete yaşamak, romantik ilişkide ayrı kalamamak ve paranoyak davranmaya sebep olabilir. Bu nedenlerden dolayı ayrılma anksiyetesinin doğası ve seviyesi profesyonel tarafından iyi analiz edilmelidir.

Ayrılma anksiyetesi bozukluğunun sebepleri nedir?

Erken çocukluk döneminde farklı evreler vardır. Çocuğun ilk 6 ayına ayrılma birleşme dönemi denir ve çocuk bu dönemde ebeveynden yavaşça ayrılmayı öğrenir. Bu ayrılma birleşme dönemi dört altevreden oluşmaktadır. Bebek doğar doğmaz ilk basamağı olan farklılaşma evresine giriş yapmaktadır. Farklılaşma evresinin bitimiyle alıştırma evresi başlar. Alıştırma altevresini üçüncü altevre olan yeniden yakınlaşma izler. Bu evreyi de dördüncü altevre olan bireyliğin pekişmesi ve coşkusal nesne sürekliliğinin başlangıcı dönemleri takip eder. Bu süreçler her bebekte sağlıklı bir şekilde ilerlemeyebilir. Örneğin anne emzirmeden keserken çocuk bu süreci çok anlamayabilir ve hazmedemeyebilir. Ya da çocuğun evde ebeveyn dışında biriyle bırakılması ve çocukla yeterince ilgilenilmemesi, ağladığında yanında destek olunmaması çocuğun ayrılma durumunu hazmetmesine engel olabilir. Bunlar da çocukta ileride ayrılma anksiyetesi yaratabilir. Ebeveynlerin bu süreçlerde bilinçli olması gerekir. Başka durumlar da ayrılma anksiyetesine yol açabilir. Örneğin romantik bir ilişkide travmatik bir ayrılma süreci yaşanabilir. Sevilen bir kişinin ani bir kaybı olabilir, yas süreci sağlıklı atlatılamayabilir. Çocuğun erken dönemlerinde onu yalnız bırakmakla veya ilgi gösterilmemekle tehdit edilmesi etkili olabilir.

Ayrılma anksiyetesi bozukluğunun belirtileri nedir?

Ayrılma anksiyetesi bozukluğuna sahip olan kişiler sevdiklerine ulaşamadıklarında yoğun kaygı hissederler. Sevdiklerinin onun yanında olduğunu, onu sevdiğini ve ona güvenebileceğinden emin olmak isterler ve belirsizlik anlarında yoğun kaygı yaşarlar. Aynı şekilde aile bireylerini ve sevdiklerini yalnız bırakmaktan da çekinirler, başlarına kötü şeyler gelebileceğini düşünürler. Sevdiklerini görünürde hiçbir mantıklı sebep olmamasına rağmen çıkabilecek sıkıntılardan dolayı fazla endişe duyabilirler. Kendileri de evde durmak veya yalnız hareket etmekte sıkıntı çekerler. Başlarına kötü bir şey gelebileceğinden yoğun endişe duyarlar. Uyurken de yalnız uyumak çok rahatsızlık verebilir. Ayrılık durumlarına yönelik kabuslar ve ayrı kalındığında baş ağrısı, bulanık görme, terleme ve panik gibi durumlar eşlik edebilir.

Ayrılma anksiyetesi bozukluğunun tedavisi nedir?

Ayrılma anksiyete bozukluğu için başlıca tedavi yöntemleri psikoterapi, ilaç tedavisi ve bunların kombinasyonudur. Maruz kalma tedavisiyle kişiye sakin kalma teknikleri ve telkinleri öğretilir. Kişinin hastalık seviyesine uygun korku durumlarına maruz bırakılıp beceri geliştirmesi hedeflenir. Bilişsel davranışçı terapiyle kişinin duygu-düşünce-davranış döngüleri incelenerek hastalığı devam ettirici ve hastalığı oluşturan döngüler keşfedilir. Ardından düşünce ve davranış teknikleriyle daha sağlıklı döngüler oluşturulması hedeflenir. Psikodinamik terapi kişinin bilinçdışında fark etmediği nesne ilişkileri, savunma mekanizmaları ve travmatik süreçlerin kişilik algısında nasıl roller aldığı ve ayrılma anksiyete bozukluğu ile ilişkisi araştırılır. Etmenlerin keşfedilmesi ile kişinin soruna yol açan döngülerde yeni davranışlar geliştirmesi mümkün olacaktır. Bununla birlikte aile terapisi de etkili sonuçlar vermiştir. Ayrılık durumu aile ilişkileri ile bağlantılıdır, aile terapisinde ailenin iletişim dinamikleri ve anksiyete yaratan davranış örüntüleri incelenip soruna bütüncül olarak yaklaşılır. Sorunun suçlusu veya sorumlusu aranmaz, aileye yaşayan bir sistem olarak bakılır ve iletişim dinamiklerini daha sağlıklı oluşturma yolları aranır. Psikoterapi uygun durumlarda psikiyatrınız tarafından uygun görülen ilaçlarla beraber daha işlevli kılınabilir. İlaç ve terapi sürecinin beraber yürütülmesi için profesyonel ve güvenilir bir yardım almanız çok önemlidir.

BAŞKA TIBBI DURUMA BAĞLI ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Başka tıbbi duruma bağlı anksiyete bozukluğu nedir?

Anksiyete genel olarak kontrolsüz ve yıkıcı kaygıdır. Kişi kendini tehdit altında hisseder. Hastalık hayatı derinden tehdit eden bir etmendir. Dolayısıyla anksiyetenin tanımından ötürü hastalık anksiyete bozukluğuna sebep olabilir. Bu yoğun korku günlük hayatın işlemesine, düşünce ve duyguların sağlıklı çalışmasına engel olur. Bu anksiyete türünde belirtiler vücudun strese tepkisiyle ölçülür. Bunlar soğuk terleme, hızlı kalp çarpıntısı, titreme, hızlı nefes alma, uyuşma, karıncalanma, hissizleşme, bulanık görme ve mide ağrıları olarak sıralanabilir.

Başka tıbbi duruma bağlı anksiyete bozukluğunun tedavisi nedir?

Başka tıbbi duruma bağlı anksiyete bozukluğu için başlıca tedavi yöntemleri psikoterapi, ilaç tedavisi ve bunların kombinasyonudur. Ancak anksiyetenin tedavisi diğer tıbbi durumla beraber ele alınması gerekir. Tıbbi durumun iyileşmesi beklenebilir, hastalığın yaşamı ne derece tehdit ettiği ele alınır. Eğer beraber ilerlenmesi sağlıklı ise tedavi beraber yürütülür. Her halükarda kişinin hastalıkla baş etmek için psikoterapi alması önerilir. İlaçlar da beraber görülen hastalığın semptomlarına bağlı kullanılabilir. Ancak ilaçlar anksiyetenin semptomlarını azaltmaya yarar, sorunu kökten çözmeye yaramaz. Bu sebeple tehdit ile baş etme yöntemleri geliştirmek için psikoterapi önerilir. Kişinin tedavi planı psikiyatristiniz tarafından kişiselleştirilir. Bu sorunun çözümü için uzman desteği almayı ihmal etmeyin. Pek çok psikolojik rahatsızlıkta olduğu gibi bu durumda da erken tedavi önemlidir.

MADDE İLE OLUŞAN ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Madde ile oluşan anskiyete bozukluğu nedir?

Başta stresle baş etmek için mantıklı gibi gözüken alkol ve madde, stres düzenlenmesinin sistemini ciddi ölçüde bozar. Bozulan stres yönetimi için de daha çok maddeye ihtiyaç duyulur ve birbirini besleyen olumsuz bir döngü oluşur. Madde zevk verici amaçlar için de kullanılabilir. Ancak maddenin doğasından ötürü stres yönetimi kötü etkilenir ve maddeye bağlı anksiyete bozukluğu oluşabilir. Kişi sorunun madde ile alakalı olmasından dolayı doktoruna söylemeye çekinebilir ancak doktor ile hasta arasında bilgi gizli kaldığı unutulmamalıdır. Kişi maddeyi bırakma veya azaltma kararı verdiğinde de ağır kaygılar yaşayabilir. Bu süreçte doktor veya psikoloğunuzla beraber hareket etmek hayati önem taşır çünkü bırakma ve azaltma çabaları sağlıklı ilerlemezse eskisinden daha ağır maddeye bağlanma durumu sık gözlenen bir durumdur. Ayrıca bir dahaki bırakma girişimleriniz için de güveniniz kırılabilir. Maddenin yokluğunda hayatın doyum verici ve yeterli bir şekilde yaşanamaması korkusu da bu süreçte kişiyi zorlayabilir. Terapi sürecinizde de maddeye gerek olmadan içsel kaynaklarınızı nasıl fark edip kullanabileceğinizi öğrenirsiniz. Madde psikolojinizi, değerlendirme yargılarınızı ve vücudun temel biyolojisini değiştirir. Bu da insana anlam veremediği kaygı atakları yaratabilir. Paranoyak düşüncelere, uyku bozukluklarına, insan ilişkilerine ve benlik algısına ciddi zararlar verebilir. Bunların hepsi kaygıyı epey arttırabilir. Tüm bu süreçler birbirleriyle bağlantılıdır ve karmaşık çalışırlar. İnsan bir makine değildir ve birçok durum birbiriyle ilişkili olup görünen sebep-sonuç ilişkisi vermeyebilir. Bu sebeple profesyonel destek almanız çok önemlidir.

Madde ile oluşan anksiyete bozukluğu tedavisi nedir?

Madde ile oluşan anksiyete bozukluğu için başlıca tedavi yöntemleri psikoterapi, ilaç tedavisi ve bunların kombinasyonudur. Kişinin madde ile ilişkisi incelenir. Hangi sebeplerle madde ve alkol kullanımı olduğuna bakılır. Anksiyetenin hangi durumlarda oluştuğuna ve neden oluştuğuna bakılır ve madde ile ilişkisi incelenir. Farklı terapi yöntemleri mevcuttur. Maruz kalma tedavisiyle kişiye sakin kalma teknikleri ve telkinleri öğretilir. Kişinin hastalık seviyesine uygun korku durumlarına maruz bırakılıp beceri geliştirmesi hedeflenir. Bilişsel davranışçı terapiyle kişinin duygu-düşünce-davranış döngüleri incelenerek hastalığı devam ettirici ve hastalığı oluşturan döngüler keşfedilir. Ardından düşünce ve davranış teknikleriyle daha sağlıklı döngüler oluşturulması hedeflenir. Psikodinamik terapi kişinin bilinçdışında fark etmediği nesne ilişkileri, savunma mekanizmaları ve travmatik süreçlerin kişilik algısında nasıl roller aldığı ve madde ile oluşan anksiyete bozukluğu ile ilişkisi araştırılır. Etmenlerin keşfedilmesi ile kişinin soruna yol açan döngülerde yeni davranışlar geliştirmesi mümkün olacaktır. Psikoterapi uygun durumlarda psikiyatrınız tarafından uygun görülen ilaçlarla beraber daha işlevli kılınabilir. İlaç ve terapi sürecinin beraber yürütülmesi için profesyonel ve güvenilir bir yardım almanız çok önemlidir.